Bu Blogda Ara

1 Haziran 2011 Çarşamba

2. DÜNYA SAVAŞININ NEDEN VE SONUÇLARI

NEDENLERİ
Almanya’da Nasyonal Sosyalistlerin 1933′de iktidar mevkiine geçmeleriyle Almanya savaş hazırlığına başladı. Bu hazırlığın nedenini, Nazi rejiminin emperyalist siyasetinde ve Almanya’nın Versay Antlaşmasıyla uğradığı haksızlıklara ve zulümlere karşı isyan ederek haklarını geri almak istemesinde buluruz.
Adolf Hitler, aynı siyaseti güden Adolf Hitler Japonya ve İtalya ile birleşti. Bu üç devlet saldırıcı nitelikte bir bağlaşma meydana getirdiler. Bu bağlaşmaya “Üçlü Mihver” adı verildi (27 Eylül 1940)
İkinci Dünya Savaşı, Alman 1 Eylül 1939′da Polonya’ya saldırması ile başladı. 3 Eylül’de İngiltere, onun arkasından Fransa, Polonya’ya yardım amacıyla Almanya’ya savaş ilan ettiler.
Savaş kısa zamanda alanını genişletti. İskandinavya’dan Kuzey Afrika’ya, Balkanlardan Manş kıyılarına kadar olan bütün yerleri Almanyalar “Yıldırım Savaşı” usulüyle ele geçirdiler. 1939′da Sovyet Rusya ile Almanya arasında imzalanan dostluk paktına 22 Haziran 1941 tarihinde Alman orduları Rusya üzerine yürüdü. Bunun 12 Temmuz 1941′de Rus-İngiliz bağlaşması imzalandı.
7 Aralık 1941′de Japonya Havai Adalarındaki Pearl Harbour limanında bulunan Amerikan donanmasına baskın yapmak suretiyle savaşa girmiş oldu. Roosevelt Japonya’ya savaş ilan ederek Rusya ve İngiltere yanında İkinci Dünya Savaşına girdi (1941).
1942 yılında Mihver devletler her tarafta üstün bir durumda idi. Müttefikler ise bu beş yıl içinde hazırlıklarını tamamlamak için savunmada kaldılar.
1942 yılı sonlarında müttefikler duruma hakim olmağa başladılar. Az zamanda büyük bir hava kuvveti ve donanma yapmayı başaran Amerikalılar Pasifik’te Japonları geri çekilmeğe zorladılar.
1 Ekim 1943′de müttefikler Sicilya Adasından İtalya’yı geçerek birinci cepheyi açtılar. İtalyanlar bir süre sonra teslim oldular. 6 Haziran 1944′de müttefik kuvvetler Fransa’dan Normandiya kıyılarına çıkarma yaparak Almanya’ya karşı ikinci cepheyi açtılar.
1945 senesinde Nazi Partisi dağıldı. Yeni Almanya Hükümeti 7 Mayıs 1945′de kayıtsız şartsız teslim oldu. Savaş halinde olan yalnız Japonya kalmıştı. Amerikalılar Nagazaki ve Hiroşima üzerine atom bombaları attıktan sonra 1945′de Japonlar teslim oldular. Böylece İkinci Dünya Savaşının askeri safhası sona ermiş oldu.
ANLAŞMALAR VE SONUÇLARI
Temmuz ve Ağustos 1945’te barış anlaşmalarının koşullarını görüşmek üzere Potsdam Konferansı toplandı. Toplantıya önde gelen Müttefik temsilcileri olarak ABD’den Roosvelt’in yerine seçilen Başkan Harry S. Truman, SSCB’den Stalin ile İngiltere Başbakanı Winston Churchill katıldı.
Konferansta alınan belli başlı kurallar şunlardı: Müttefikler Almanya’yı işgal edilecek ve silahsızlandıracak ve böylece gelecekte savaş çıkarma tehlikesi önlenecekti. Alman ordusu dağıtılacak sanayisi denetlenecek ve açık denizlere çıkabilecek gemi, silah yada savaş uçağı yapımı yasaklanacaktı. Hitler’in Nazi Partisi’nin düşünceleri yasaklanacaktı. Almanya’nın bütünlüğü ilkesinin dışında kalan Anlaşma koşulları genellikle uygulandı.
Nazi liderler Müttefiklerden 4 yargıç tarafından Nürnberg’de yargılandı. Yargılama yaklaşık bir yıl sürdü. Sanıklardan 12’si ölüm cezasına çarptırıldı; bunlardan biri olan Mareşal Hermann Goering zehir içerek intihar etti. 7 kişi hapis cezasına çarptırıldı. Öteki Nazi savaş suçluları da yargılanarak idam edildi yada hapsedildi. Bazı Alman bilginleri özellikle roket mühendisleri de ABD ve SSCB’ye götürüldü.
Japonya’da Müttefiklerce işgal edildi ama savaşı izleyen ilk yıllardan sonra denetim tümüyle General Dougles MacArthur yönetimindeki ABDli yetkililerin elinde kaldı. Japon ordusu dağıtıldı ve silahsızlandırıldı. Bazı Japon komutanları savaş suçlusu olarak yargılandı; idam yada hapis cezasına çarptırıldı.
Japonya ile barış antlaşması 1950 Eylülü’nde imzalandı. Bu antlaşmaya SSCB ve Hindistan karşı oldukları maddeler nedeniyle katılmadılar. Antlaşmanın en önemli sonucu, Japonya’nın topraklarının 4 adayla sınırlanmasıydı. Japonya’nın sömürgeci imparatorluğu sona erdi. Ryu-Kyu, Benin, Mariana ve Mashall adaları Bileşmiş Milletler adına yönetilmek üzere ABD’ye; güney Sahalin ve Kuril adaları ise SSCB’ye bırakıldı. Japonya’nın savaştan önce işgal ettiği Mançurya Çin’e geri verildi. Kore ise bağımsız bir devlet oldu. Ayrı bir antlaşmayla ABD’ye ve Japonya’da askeri güç bulundurma yetkisi verildi.
II. Dünya Savaşı’nda hava saldırılarında binlerce sivil insan da öldürüldü. Almanlar toplama kamplarında 6 milyon Yahudi’yi öldürdüler. Bu uygulamaya “toplu kıyım” denildi. İşgal ettikleri topraklarda yaşayan 10 milyon kişiyi evlerinden, yurtlarından ayırdılar ve Almanya’da fabrikalarda köle gibi çalışmaya zorladılar.
Yaklaşık 35 milyon insanın öldüğü bu savaşta SSCB 20 milyon yurttaşını yitirdi. Polonya’da Nazilerin burada öldürdüğü 3 milyon Yahudi’yle birlikte yaklaşık 6 milyon kişi öldü. Almanya 4 milyon, Japonya 2 milyon, ABD 298 bin, İngiliz Uluslar Topluluğu 544 bin ve İngiltere 350 bin insanını yitirdi. Çin’in ise 2 milyondan fazla askerinin öldüğü sanılmaktadır.
II. DÜNYA SAVAŞI VE TÜRKİYE
Türkiye II. Dünya Savaşı’na katılmadı. Ama savaş boyunca izlediği yansızlık siyasetinde zaman zaman büyük güçlüklerle karşılaştı. Türkiye 1939’da savaş olasılığının iyice artması üzerine toprak bütünlüğünü korumaya yönelik ittifak anlaşmaları sağlamak amacıyla bazı girişimlerde bulundu. Almanya ve İtalya’nın saldırgan tutumları karşısında doğal olarak bu girişimler İngiltere, Fransa ve SSCB’ye yönelikti. İlk görüşmeler sonucu 12 Mayıs 1939’da İngiltere’yle, 23 Haziran’da Fransa’yla Türkiye’nin de “Barış Cephesi” içinde yer aldığını açıklayan ortak bildiriler yayımlandı. Bunu SSCB’yle de benzeri bir anlaşma sağlanması yolundaki çabalar izledi. Ama SSCB’nin 23 Ağustos’ta Almanya’yla bir saldırmazlık anlaşması imzalaması karşısında Türkiye’nin çabaları boşa çıktı.
Bu durumlar üzerine İngiltere ve Fransa’yla ilişkiler daha da sıklaştırıldı ve 19 Ekim 1939’da Ankara’da Türkiye-İngiltere-Fransa İttifak anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Türkiye bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa İngiltere ve Fransa yardımda bulunacak, buna karşılık Avrupa’da çıkacak bir savaş Akdeniz’e yayılırsa Türkiye’de İngiltere ve Fransa’ya yardımda bulunacaktı. Savaşın Balkanlara doğru yayılma eğilimi göstermesi üzerine Türkiye, Balkan Antantı’na bağlı ülkelerle de işbirliğini güçlendirmeye çalıştı. Ama Şubat 1940’ta Belgrad’da toplanan Balkan Antantı Bakanlar Konseyi bu yönde olumlu bir karar alamadan dağıldı. 10 Haziran 1940’ta İtalya’nın da katılmasıyla savaş Akdeniz’e yayılınca Türkiye’nin 1939 Ankara Anlaşması’yla üstlendiği yükümlülükler gündeme geldi. Ne var ki, Fransa’nın kısa bir süre sonra Fransa’nın teslim olması, İngiltere’nin de bu konuda ısrarlı davranmaması Türkiye’yi savaştan uzak tuttu.
Alman orduları 1941 ortalarına doğru Balkanlar’ı tümüyle ele geçirince Türkiye’nin de Alman istilasına uğramasından, dolayısıyla Ortadoğu’daki yaşamsal önemdeki çıkarlarının tehlikeye girmesinden çekinen İngiltere, Türkiye’den savaşa katılmasını istedi. Bu sırada SSCB’ye saldırmaya hazırlanan Almanya da güney kanadını güvenceye almak amacıyla Türkiye’ye bir saldırmazlık anlaşması önerdi. Türkiye bunu hemen kabul etti. 18 Haziran 1941’de imzalanan bu anlaşma Türkiye’nin savaş dışı kalma siyasetinde yeni bir aşama oldu. Bunu 10 Ağustos 1941’de SSCB ile İngiltere’nin ortak notası izledi. Savaşın iyice yoğunlaştığı bu dönemde her iki ülke Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını bildiriyorlardı. Buna karşılık Türkiye’den 1936 Montrö (Montreaux) Sözleşmesi’ni tam olarak uygulayarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarını savaş gemilerine kapalı tutulmasını istiyorlardı.
1942’de hem Almanya’nın hem İngiltere’nin başını çektiği Müttefikler’in Türkiye’yi savaşa sokmak için baskı uyguladıkları bir yıl oldu. Türkiye çeşitli gerekçeler ileri sürerek bunların hepsini geri çevirdi. Ama 1943’te Müttefikler’in üstünlüğü belirince İngiltere bu kez savaşın bir an önce bitmesine katkıda bulunmak ve zaferin nimetinden pay almak gibi görüşlerle Türkiye’yi Müttefikler’in yanında savaşa sokmaya çalıştı. Churchill bu amaçla 30 Ocak 1943’te Adana’ya gelerek İsmet İnönü’yle görüştü. İnönü, Churchill’in Türkiye’nin en geç Ağustos 1943’te savaşa katılması isteğine karşı, bunun gerekli silahların, savaş araç ve gereçlerinin verilmesi durumunda olanaklı olabileceğini söyledi. Bu konudaki görüşmeler sürerken Müttefikler 14-24 Ağustos tarihlerinde Kanada’nın Québec kentinde, 19-30 Ekim’de de Moskova’da düzenledikleri toplantılarda Türkiye’yi savaşa katmak yolundaki baskıyı arttırma kararı aldılar. 28 Kasım-2 Aralık tarihlerinde bir doruk toplantısı yapan Churchill, Roosevelt ve Stalin de bu kararı onayladı. Bunun üzerine Churchill ve Roosevelt 3 Aralık 1943’te İsmet İnönü’yü Kahire’ye davet ederek bu konudaki kesin isteklerini ilettiler ve Türkiye’nin Şubat 1944’te savaşa katılması durumunda her türlü yardımı keseceklerini bildirdiler. İsmet İnönü’nün askeri ve stratejik gerekçelerle savaşa katılmayı reddetmesi üzerine Mart 1944’te İngiltere, Nisan 1944’te de ABD Türkiye’ye askeri yardımı durdurdu. Diplomasi alanında da baskılar sürüyordu. Bu baskılara bir süre daha direnen Türkiye savaşın gidişinin iyice belirginleşmesi üzerine 2 Ağustos 1944’te Almanya ile siyasal ilişkilerini kesti. Bunu 6 Ocak 1945’te Japonya ile ilişkilerini kesmesi izledi. Ardından Müttefik liderleri Şubat 1945’te toplanan Yalta (Kırım’da) Konferansı’nda, yeni kurulacak Birleşmiş Milletler’e yalnızca 1 Mart 1945’e kadar Almanya’ya savaş açmış ülkelerin katılmasını içeren bir karar aldılar. Bunun üzerine Türkiye 23 Şubat’ta Almanya’ya savaş ilan etti. Bu sırada Almanya’nın yenilgisi kesinleşmiş olduğundan fiilen savaşa girmedi.
KRONOLOJİ:
1 Eylül 1939 Almanya’nın Polonya’ya saldırmasıyla II. Dünya Savaşı başladı.
3 Eylül 1939 İngiltere ve Fransa, Almanya’ya savaş açtı.
28 Eylül 1939 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya ve Sovyetler Birliği Polonya’nın paylaşımı için bir plan yaptılar
4 Haziran 1940 Alman Birlikleri Paris’e girdi.
12 Haziran 1940 Ankara Hükümeti, Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’nda savaş dışı kalacağını açıkladı. Bakanlar Kurulu kararı açıklanırken, aynı zamanda Türkiye’nin İtalya ile ticari ilişkilerinin kesildiğini de bildirildi.
14 Haziran 1940 Alman birlikleri Paris’e girdiler.
27 Eylül 1940 Japonya, Almanya ve İtalya’nın askeri paktına katıldı
6 Aralık 1940 Yunanistan, Arnavutluk’ta, Premete kentini işgal etti
1 Mayıs 1941 II. Dünya Savaşı’nın kapılarımıza kadar dayanması üzerine İstanbul’un tahliyesine (boşaltılmasına) başlandı.
22 Haziran 1941 Almanya SSCB`yi istila etti.
10 Ağustos 1941 Terra-Nova açıklarında, Pnihce of Wales zırhlısında Churchil ile Roosvelt arasında 2 gün sürecek Newfoundland Konferans’ı yapıldı; Gelecekteki paktın temellerini atan Atlantik Antlaşması ilan edildi.
8 Eylül 1941 Leningrad Almanlar tarafından kuşatıldı.
6 Aralık 1941 İngiltere, Romanya, Macaristan ve Finlandiya’ya savaş ilan etti
11 Aralık 1941 ABD ile Almanya birbirlerine savaş ilan ettiler.
25 Aralık 1941 Washington’da 14 Ocak 1945′e kadar sürecek olan Arcadia Konferansı başladı.
26 Mart 1942 Naziler Yahudiler`i Auschwitz toplama kampına göndermeye başladı…
3 Haziran 1942 Midvay deniz savaşı başladı. iki gün süren savaşta Japonlar ağır kayıplar verdiler. Japonlar 4 uçak gemisi, 4 kruvazör, 8 nakliye gemisi ve 250 uçak kaybettiler. Bu deniz savaşı ile Japonların pasifikteki ilerleyişi duruldurulmuştur.
23 Ekim 1942 General Montgomery komutasındaki İngiliz kuvvetleri Mihver cephesine karşı taarruza başladı. Taarruz başarılı oldu ve Müttefik kuvvetleri Aralık’ta Trablus’a girdiler.
8 Kasım 1942 General Eisenhover komutasındaki Amerikan kuvvetleri, Fas’ın Atlantik kıyıları ile Cezayir kıyılarına çıkmaya başladı.
20 Kasım 1942 İngilizler Bingazi’yi işgal etti
24 Kasım 1942 4. Stalingrad muharebesi başladı:
Hitler, Rusyaya bir prestij darbesi indirmek için Stalingrad’ı düşürmeye büyük önem veriyordu. Bu sebeple Temmuz 1942 sonundan itibaren 4 safhada yapılacak olan Stalingrad muharebeleri başladı.24 Kasım’a gelindiğinde en şiddetli taaruz başladı. Bu taarruz sonunda Stalingrad düşürülemediği gibi, Ruslar Ocak 1943′den itibaren karşı taarruza geçip, Şubat ayında 6. Alman Ordusunu 190 000 kişilik bir kuvvetle esir ettiler. Böylece Stalingrad muharebesi Ruslar’ın zaferi ile sonuçlanmış oldu.
27 Kasım 1942 Alman orduları Tulon limanına girerken, buradaki Fransız donanması kendini yok etti
24 Temmuz 1943 İtalya’da toplanan Büyük Faşist Konseyi, 10 saatli tartışmalardan sonra Benito Mussolini’yi iktidardan düşürdü. Mussolini istifa etmek zorunda kaldı.
3 Eylül 1943 II.Dünya Savaşı sırasında mütefiklerin istilası üzerine İtalya, koşulsuz teslim oldu.
13 Ekim 1943 İtalya Almanya’ya savaş ilan etti.
28 Kasım 1943 Churchill, Stalin ve Roosevelt Tahran’da biraraya geldi. Bu üç lider şu kararları aldılar:İkinci cephenin açılması, Türkiye’nin savaşa girmesi, dünyanın savaş sonrası düzeni, Polonya’nın geleceği, Müttefik çıkarmasının Fransa’ya yapılması gibi konularda oldu. Tam bir anlaşma görülemedi. Ancak bu konferans Türkiye’nin savaşa girmesi isteğinin en net telaffuz edildiği toplantı oldu.
26 Ocak 1944 II Dünya savaşı sırasında Sovyetler birliği topraklarına giren Alman ordusu ağır kış şartlarına rağmen uzun süre savaşmayı sürdürdü. Öyleki Almanların Leningrad kuşatması 8 Eylül 1941 başladı ve yaklaşık 900 gün devam etti. Ancak Ruslar Leningrad kuşatması boyunca açlıktan ölen 1.5 milyon insana rağmen şehirlerini Almanlara bırakmadılar.
13 Ekim 1944 II. Dünya Savaşı’nda Amerikan orduları Almanya’nın Aachen kentine girdi
27 Ocak 1945 Naziler’in 1940 Nisan’ında kurduğu en büyük toplama ve imha kampı olan Auschwitz, Sovyetler tarafından ele geçirildi. Auschwitz’de savaş boyunca yaklaşık iki buçuk milyon insan katledildi.
25 Şubat 1945 Türkiye, Almanya ve Polonya’ya savaş ilan etti.
20 Nisan 1945 II.Dünye Savaşı sırasında Sovyet birlikleri Berlin’e girdi.
20 Nisan 1945 II.Dünya Savaşı sırasında Sovyet birlikleri Berlin’e girdi.
7 Mayıs 1945 Almanya’nın teslim olmasıyla İkinci Dünya Savaşı Avrupa’da sona erdi. Uzakdoğu’da ise Japonya hala savaşıyordu.
8 Mayıs 1945 2.Dünya Savaşı sona erdi.
6 Ağustos 1945 Amerika Birleşik Devletleri, Japonya’nın Hiroşima şehrine ilk atom bombasını attı. Şehirde 10 kilometrekarelik alan yerlebir olurken, 66 bin kişi öldü, 70 bin kişi de yaralandı.
10 Ağustos 1945 Japonya teslim olmayı kabul etti. II. Dünya Savaşı sona erdi.
2 Eylül 1945 Tokyo Körfezi’nde demirli bulunan Missouri zırhlısında yapılan görüşmede; Başbakan Suziki, Japonya’nın yönetimini General Mac Artur’a devrini öngören anlaşmayı imzaladı.
2 Eylül 1945 ABD Başkanı Truman zafer ilan etti ve İkinci Dünya Savaşı sona erdi.
1 Ekim 1946 Nürmberg’teki yargılamalar sonucunda 12 Nazi ölüm, 2 Nazi ömür boyu, 5 Nazi de çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı

17 Mayıs 2011 Salı

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA TÜRKİYE’NİN TUTUMU

Atatürk, Birinci Dünya Savaşı sonrası gelişmeleri yakından izliyor, Almanya ve İtalya’nın saldırgan tutumlarının yeni bir dünya savaşına yol açacağını düşünü­yordu. Çıkabilecek bir savaşta Türkiye’nin yer almaması gerektiğini düşünen Ata­türk, barışçı bir dış politika izledi. Ancak ülkemizin güvenliği için gerekli tedbir­leri de artırdı.
İkinci Dünya Savaşı çıktığında, coğrafi konumu nedeniyle gerek Müttefikler gerekse Mihver Devletler Türkiye’yi savaşa sokmak için çaba harcadılar. Ancak Türkiye, Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış.” ilkesi ile hareket ederek sa­vaşın dışında kalmayı tercih etti. Ancak kendisine yönelecek saldırılara karşı da gerekli önlemleri aldı.
Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesinden sonra İngiltere ve Fransa ile Karşılık­lı Yardım Anlaşması (Ankara İttifakı) imzalandı (19 Ekim 1939). Ülkede seferber­lik ilan edildi. Trakya’da savunma hazırlıkları yapıldı.
Almanya’nın Fransa’ya saldırması, İtalya’nın da Almanya’nın yanında yer alma­sı üzerine İngiltere ve Fransa, Türkiye’nin savaşa girmesini istediler. İngiltere, Tür­kiye’den hava üsleri kullanmak için izin istedi. Ancak Türkiye, bu istekleri kabul etmedi. Diğer yandan Almanya, Irak’a asker geçirebilmek amacıyla Türkiye’den yardım istedi. Türkiye, Almanya’nın bu isteğini de geri çevirdi.
Balkanları ele geçirerek Türkiye sınırına dayanan Almanya, Rusya’ya girişece­ği saldırı öncesinde Balkanlardaki güvenliğinden emin olmak istiyordu. Bu amaç­la, Türkiye’ye saldırmak niyetinde olmadığını bildirdi. Bunun üzerine Almanya ile Türkiye arasında saldırmazlık antlaşması imzalandı (18 Haziran 1941).
ABD’nin savaşa girmesinden sonra Müttefikler, Almanlara karşı yapılacak bir saldırıda Türkiye’yi kendi yanlarında savaşa sokmak için Türkiye’ye yönelik bas­kılarını artırmaya başladılar. İngiltere Başbakanı Churchill (Çörçil) bu amacını gerçekleştirebilmek için Adana’ya gelerek Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile görüş­tü (30-31 Ocak 1943). Adana Konferansı’nda Churchill Türkiye’nin 1943 yılı so­nuna kadar savaşa girmesini istedi. Buna karşılık İnönü, ordunun eksikliklerinin giderilmesi durumunda Türkiye’nin savaşa katılacağını bildirdi. 1943 Ekim ayın­da Sovyetler Birliği Türkiye’nin de savaşa girmesi için Türkiye’ye baskı yapılma­sını istedi. Bunun üzerine Müttefikler, Türkiye’den havaalanlarının kullanılmasına izin vermesini ve 1943 yılı sonuna kadar savaşa katılmasını istediler. Bu istekler, İngiliz dış işleri bakanınca Kahire’de Türk dış işleri bakanına bildirildi. Ancak Türk dış işleri bakanı, yeterli yardım yapılmadan Türkiye’nin savaşa katılmayacağmı bildirdi. Ardından ABD Başkanı Roosevelt (Ruzvelt), İngiltere Başbakanı Churchill ve Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün de katıldığı Kahire Konfe­ransı toplandı (4-6 Aralık 1943) (bk. Resim 10.2). Konferansta, her iki lider de Türkiye’nin savaşa katılmasını istediler. Türkiye, savaştan sonra biçimlenecek olan yeni dünya düzeninde yerini alabilmek için, savaşa katılmayı kabul etti. Türkiye ile İngiltere arasında askerî yardım konusunda görüşmeler başlatıldı. Görüşmeler­den sonuç alınamayınca Türkiye üzerindeki baskılar daha da arttı. Bu sırada Müt­tefikler, yeni kurulacak Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na 1 Mart 1945‘e kadar Al­manya’ya savaş açmış devletlerin katılmasını öngören kararı aldılar. Bunun üzeri­ne Türkiye, Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti (23 Şubat 1945). Aynı yılın ma­yıs ayında Almanya teslim oldu (9 Mayıs 1945). Böylece Türkiye, tarihin en yıkı­cı savaşını, ülkesini savaş felaketinden uzak tutarak atlatmış oldu.

ALMAN SS BİRLİĞİ

SS (tam ad: Schutzstaffel, Türkçe: koruma timi), önceleri Hitler'in kişisel muhafızlığını yapmak üzere kurulan birliklerdir. İlk kurulduğunda, polis görevi yapan silahlı parti militanlarından oluşuyordu. Toplama kampları kurulup, Himmler tarafından bunların yönetiminden SS sorumlu tutulunca iki ana gruba ayrıldı.
Bunların ilki, Waffen-SS ya da “Silahlı SS” örgütüydü, bu örgüt artık askerî bir yapı almıştı. Ordudan geçmiş subaylar tarafından yönetiliyordu. 1942 yılından sonra askerlik yükümlüsü gençler de burada görev yapmaya başladığı için “parti muhafızı” vasfını kaybetti, normal birliklerden bir farkı kalmadı.
Diğer bölüm ise, Allgemeine SS ("Genel SS"). Bu örgüt bir çeşit polis görevi yaptı. SS’lerin soykırım suçu işledikleri iddia edilen bölümü Allgemeine SS’dir. Bunların subayları genelde ordu kökenli değildi.
Her iki bölüme de (önce Waffen-SS’e) yabancı personel alındı. Önce Alman asıllılardan veya Alman milletine akraba uluslardan SS Tümenleri oluşturulurken sonraları çeşitli uluslardan toplam 38 SS tümeni oluşturuldu.
Dosya:Flag Schutzstaffel.svg
Allgemeine SS birlikleri de bir süre sonra tank, top ve zırhlı araç gibi ağır silahlarla silahlandırılıp yeni tümenler oluşturuldu.Bu birliklere yabancılar ve eski mahkûmlar da alındı. Bu şekilde oluşturulan Oskar Dirlewanger komutasındaki Dilrewanger Tugayı (daha sonra 36. SS Waffen Grenadier Tümeni oldu) ve Bronislav Kaminski komutasındaki Kaminksi Tugayı (daha sonra 29. SS Waffen Grenadier Tümeni oldu) savaş sırasında işledikleri katliam, yağma ve tecavüz ile bilinir.
Gönüllülerden ve Avrupa'nın her yanından zorla görevlendirilenlerden oluşan birlikleriyle,savaşın sonlarına doğru sayıları yaklaşık 900.000'i buluyordu.
Dosya:Bundesarchiv Bild 183-H04436, Klagenfurt, Adolf Hitler, Ehrenkompanie.jpg
Adolf Hitler Klagenfurt'da 1. SS Panzer Tümeni "Leibstandarte SS Adolf Hitler"'i denetliyor, Nisan 1938
SS'lere insanların acı çekişi karşısında soğukkanlı kalmaları ve başka ırka nefret etmeleri öğretilirdi.En önemli erdemleri Onurun Sadakatindir ilkesinden sapmaksızın Führer'e kesin boyun eğme ve bağlılıktı.

2. Dünya savaşında Japon Hileleri

Yeterince tankınız, askeriniz hatta uçaklarınızı kaldıracak benzininiz
yoksa nasıl savaşırsınız? "Hayalgücü" ile mi? Japonlar öyle yaptılar!
Iwo Jima alınmalıydı. Hem de ne pahasına olursa olsun! Küçük bir havalimanı, iki balıkçı köyü ve adanın ucundaki tek tepesiyle Iwo Jima, korunaksızdı. Amerikan uçakları adanın üzerinde saatlerce uçmuş ve birkaç yüz kişilik Japon müfrezesinin dışında kimseyi görmemişti. Bu adayı fethetmek, neredeyse keyifli bir yaz yürüyüşüne benzeyecekti.


Amerikalılar haklıydılar. Adada neredeyse kimse yoktu. Japonya'yı bombalayacak uçakların havalanacağı bu küçük ada, derin bir sessizliğe gömülmüş gibiydi... Amerikalılar, 1945 yazına gelindiğinde sessizliğin anlamını
artık biliyorlardı. Guadalcanal ve Filipinler'deki savaşlarda inanılmayacak şeyler görmüşlerdi. Ama bu seferki iş kolay olacağa benziyordu. 12 kilometrekarelik bir adada kaç Japon saklanabilirdi ki?


Çıkartmayı yönetecek Amiral Spruance'ın kesin emri vardı: Amerikalı denizciler adaya çıktığında, bir tekinin bile burnu kanamayacaktı! Hava Kuvvetleri tam 10 hafta boyunca, Heybeliada büyüklüğündeki bu adayı elindeki her şeyle bombaladı! Çıkartma günü, Amerikalılar zayıf bir dirençle karşılaşacaklarına emindiler...
Fukakku Taktiği
Adadaki Japon birliklerinin kumandanı Tadamaçi Kuribiyaşi, bu "keyifli yaz yürüyüşü"nü Amerikalılar için tam bir cehenneme çevirdi. Bombardımandan bir ay önce adaya gizlice yerleşen Japon birlikleri ölümüne çalışmış ve bir ayda bu küçücük adanın altında karınca yuvasını andıran tüneller kazmışlardı.


Adanın altında kazılan tünellerde, 27.000 Japon askeri Amerikalıların gelmesini beklemişlerdi; ağır bombardıman sırasında ise, Amerikalıları kandırmak için sadece birkaç hava bataryası cevap vermişti. Bu cılız direniş susturulduğunda, Amerikalılar artık emindi. Adada birkaç yüz Japon askeri ya var ya yoktu!


19 Şubat 1945 günü Amerikalılar Iwo Jima sahiline ayak bastığında, 27 bin Japon askeri bir anda üzerlerine çullandı. Binlerce Amerikan askeri sadece ilk üç dakika içinde öldü. Donanmanın top salvosu, Hava Kuvvetleri'nin avcı uçakları bile denizcileri kur-taramamıştı. 25 kilometre uzunluğundaki tüneller zincirine bağlı 1.500 yeraltı koruganından bir anda çıkan Japonlar, yarım saatlik "Bansai" saldırısından sonra, tanklarıyla birlikte tekrar ortadan kaybolmuşlardı! Amerikalılar, Iwo Jima'da ilk kez "hayalet bir ordu" ile savaşıyorlardı!


Beşinci günün sonuna gelindiğinde, Amerikalılar sahilden içeriye doğru sadece 450 metre ilerleyebilmişlerdi. Daha fazla ilerlediklerinde, Japonlar bu sefer arkalarından çıkıyordu! Çıkartmayı yapanlar, ada etrafını çeviren yüzlerce gemiye ve bire üçlük sayı üstünlüğüne rağmen, kuşatılmışlardı!


Tadamaçi Kuribiyaşi, eğitimini Amerika ve Kanada'da almış, akıllı bir askerdi. Denizde, havada ve karada üstün Amerikalılar karşısında, savaşı yeraltına indirmişti! Kuribiyaşi'nin "fukakku", yani canlı esir vermeme taktiği Amerikalı denizcilere korku salmıştı. Adaya çıkan 76 bin "Marines", 35 gün süren savaşın ancak 20. gününde bir Japon askerini canlı ele geçirmeyi başarabilmişlerdi!


Iwo Jima, arkalarında muazzam bir hava ve donanma desteği olan 76.000 Amerikan askerine karşı, kısıtlı cephane ile savaşan 27 bin Japon askerinin verdiği bir kahramanlık hikayesiydi. 200 kadarı dışında 27 bin Japon askerinin tümünün öldüğü bu savaşta, Japonlar adaya çıkan her üç Amerikan askerinden
birini öldürdüler. Amerikan ordusunun Iwo Jima'da verdiği 23.000 ölü, Pasifik'te o güne kadar verilen en büyük kayıptı...
Avustralya'nın Dibindeki Fethedilemeyen Ada Japonlar Rabaul'daki küçük Avustralya garnizonunu, 23 Ocak 1942'de yendiler. Bu orta büyüklükteki ada, imparatorluk ordusunun Avustralya kıtasını fethedeceği "büyük işgal hareketi"nin sıçrama tahtası olacaktı!


Rabaul gerçek bir kaleye dönüştürüldü ve Papua Yeni Gine, Solomon Adaları ve Avustralya'yı işgal etmek için bir levazım üssü yapıldı. Kokoda Trail, Milne Körfezi, Bougainville, Guadalcanal ve Mercan Denizi Savaşı'na katılan Japon orduları hep Rabaul'dan yola çıktılar.


Rabaul'un süngertaşı tepelerine 500 kilometre uzunluğunda bir tüneller zinciri oyuldu. Bu tünellerden 15'i hastane amaçlı kullanılırken, 4 kilometre zunluğundaki bir tünel de 2.500 yatak kapasiteli bir hastane olarak inşa edilmişti! Tüneller Singapur'da yakalanan Amerikalı savaş tutsaklarına ve yöre halkına kazdırılmıştı. Bu zorlu çalışma sırasında birçok tutsak öldü.


"Rabaul Kalesi" 5 uçak pistine, bir balona, bir de denizaltı üssüne sahipti! Çok sayıda donanma gemisiyle birlikte, toplam 200.000 kişilik bir Japon ordusunu barındırıyordu! Tünellerine tankların, uçakların ve hatta denizaltıların saklandığı bu ada, Avustralya'nın yanı başında olmasına rağmen, Amerikalıların işgaline uğramadı.


Amerikalılar etrafındaki tüm adaları almalarına karşın, bu adaya çıkartma yapmaya cesaret edemediler. Rabaul, savaşın son günlerinde, Tokyo'dan 8.000 kilometre uzaktaki bir Japon kalesiydi! Adadaki 70.000 Japon askeri, ancak Hiroşima ve Nagasaki'ye atom bombalarının atılmasından ve Japonya'nın teslim anlaşmasını imzalamasından sonra iki yıl sonra ülkelerine dönebildiler.
Tora, Tora, Tora!

Savaşın belki de en iyi uçağı olan Mitsubishi Zero'lar, Pearl Harbor'u bombalamak için, uçak gemilerinden birbiri ardına havalanırken, Yamamoto'nun aklımla bir tek soru vardı: "Darbeyi ilk vuran kazanır mı?". Amiral, Japonya'nın zaferi kazanamayacağını düşünerek, İngiltere ile ABD'ye açılacak bir savaşa hep karşı çıkmış, ama sözünü dinletememişti. Derin bir incelemeden sonra şu sonuca varmıştı "Japonya'nın tek başarı şansı.Amerika'nın Pasifik Donanması'nı tek vuruşla sakatlamaktır..."


7 Aralık 1941 Pazar sabahı, Pearl Harbor'ın doğusunda ve batısında yükselen dağların doruklarında bulutlar vardı. Hawaii'deki Amerikan Hava Kuvvetleri'ne bağlı uçaklardan yalnızca yedi tanesi devriye gezmekteydi. Uçaksavarların başında kimse yoktu. Donanmanın 780 topunun yalnız dörtte birinin personeli görevlerindeydi. Ordunun 31 bataryasından dördü mevzilenmişti, ama bunların da cephanesi yoktu; cephaneler, bozulma ya da paslanmayı önlemek üzere depoya gönderilmişti.


Saat 7:40'ta, "Niikata Dağı'na tırmanın" emrini alan Yarbay Fuşida, saldırı emrini mors alfabesiyle verdi: "Tora, Tora, Tora!" Kaplan anlamına gelen bu söz, şifreli olarak, "Baskın başarıyla gerçekleşiyor" demekti. Japonların planı basit, ama etkiliydi. Amerikalıların karşı saldırısını önlemek için, bütün askeri havaalanlarını sistemli biçimde yakıp yıkmakla işe başlıyorlardı. İlk hava saldırı dalgasındaki 40 torpido uçağı, 51 pike bombardıman uçağı ve 49 ağır bombardıman uçağı bombalarla hedeflerini yok ettiler. İkinci saldırı dalgasının ana hedefi ise ABD'nin Pasifik Donanması'na ait gemilerdi.


"Doğan Güneş", Tokyo'yu aydınlatmaya başlıyordu. Baskına ilişkin haberler geldikçe, İmparatorluk Donanması Genel Karargâhı'ndaki coşku artıyordu. ABD'nin Pasifik Filosu'nun perişan olduğu apaçık ortadaydı. Müttefıkler'in
Pasifik'teki kudretlerinin başlıca aracı artık felce uğramıştı, Asya'nın fethi işi devam edebilirdi: "Bansai!"
Amerika'yı İşgale Gelen Çekik Gözlüler
Pearl Harbor'dan sonra Japon Kuvvetleri Pasifik ve Güneydoğu Asya'da cirit atarak, Avrupa sömürge imparatorluklarını yıldırmışlar, Çin'i güneyden kuşatmışlar, Hindistan'a gözdağı verirken, birbirine uzaklıkları 12 bin kilometre olan bir coğrafyada savaşa girmişlerdi. Japonlar bu arada Amerika'yı "işgale" de kalkışmışlardı!


Japonlar, Pearl Harbor'dan tam 7 ay sonra, Alaska eyaletine ait Aleut Adaları'nı ele geçirerek "Amerika'nın İşgali Harekâtı"nı başlattılar! Elbet, Japonlar bunu yapabilecek askeri güce sahip değildi, ama o günlerdeki Amerikan kamuoyu, California sahillerine Japonların yapacağı çıkartma için neredeyse "gün sayar" olmuştu. Batı sahillerinde yaşayan milyonlarca Amerikalı, evlerinin bahçesine siper kazıyordu. Ayrıca, Los Angeles sahilleri boyunca kurulan yüzlerce gözetleme kulesi, ufuktaki Japon çıkartma gemilerini arıyordu! Kaynakwh webhatti.com: > 2. Dünya savaşında Japon Hileleri


Bu dönemde Japonlar Tokyo'dan bıraktıkları atmosfer balonları ile California ormanlarını yakmaya kalkıştılar! Çılgınca, ama gerçek... İşin garibi, Pasifik'te batıdan doğuya esen rüzgârların etkisiyle, 9.000 atmosfer balonunun bir düzine kadarı Amerika kıyılarına ulaştı, hatta iki-üç tanesi içindeki yanıcı maddelerle California ormanlarına düşerek, küçük yangınlar da çıkarmayı başardı! Yangın yerinde bulunan atmosfer balonu ve Japon bayrağı kalıntılarının Amerika'da yarattığı paniği, ne siz sorun ne de biz anlatalım!..
“Buşido" Kuralları İle Askeri Eğitim

1920'li ve 1930'lu yılların ırkçı önyargılarının dünyasında batılı, Japonlara "küçük sarı adamlar" deyip geçme eğilimindeydi. "Kavruk ve makineden anlamayan" genellemesinin ne kadar saçma olduğu, Pearl Harbor ve Filipinler'e yönelen saldırılar sırasında ortaya çıktı. Japon Donanması hem gündüz hem gece çarpışmaları için sıkı eğitim yapıyor; deniz ataşeleri Tokyo'daki planlamacıları ve gemi tasarımcılarını sürekli bir bilgi akışıyla besliyorlardı. Hem ordu hem de hava kuvvetleri iyi eğitimliydi; çok sayıda usta pilotları, görevlerine son derece
bağlı mürettebatları vardı.


Kararlı ve aşırı yurtsever subaylarının yönetiminde buşido (Japonların geleneksel savaş sanatı) kurallarıyla eğitilen bu askerler, savunma ve saldırı savaşında müthiştiler. Başka ordularda "son adam kalıncaya kadar dövüşmek" lafla kalırken, Japon askerleri bu deyimi gerçek anlamıyla alıyor ve bunu gerçekten yapıyorlardı. Kaynakwh webhatti.com: > 2. Dünya savaşında Japon Hileleri


Japonya'da zorunlu askerlik olduğundan, ordunun insan gücü ihtiyacını gidermesi de kolaydı. İlk yıllarda ordunun kapasitesi sınırlıydı, ama genişletme programı ile 1937'deki 24 tümen ve 51 hava filosu, 1941'de 51 tümene ve 133 hava filosuna çıkmıştı. Bunlara 30 tümen daha katılacaktı. Böylece Japonya 2 milyon yedek destekli, 1 milyondan fazla askere sahipti.

Japonların Gizli Silahları

Japonların Asya ve Pasifik Okyanusu gibi geniş bir coğrafyada Amerika, Britanya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Çin ile aynı anda savaşabilmesinin ardında, savaş alanında muazzam bir "yaratıcılığa" sahip olması yatıyor.


Japonya, ne asker sayısı ne de silah endüstrisi açısından bu ülkelerle yarışabilirdi, ama çok daha "yaratıcıydı.Çok daha az kaynak ve askerle tüm bu ülkelere kök söktürmesinin ardında, düşmanı şaşırtan taktiklere başvurmaları yatıyordu. Örneğin, kamikazeler. Atom bombası atıldığında bile, Japonların anakarayı koruyacak 1.500 kamikaze uçağına sahip olması, Amerikalıların karabasanlar görmelerine neden oluyordu.


Japonların savaşın son safhasında geliştirdiği, ama atom bombası yüzünden kullanmaya fırsat bulamadığı "gizli silahları" arasında en ilginç olanı, hiç kuşkusuz, Aichi M6A Seiran uçağıydı. Panama Kanalı'nı bombalamak için
tasarlanan ve yalnızca 28 tane üretilebilen bu uçak, denizaltıya yüklenebiliyordu! Aichi M6A Seiran, eğer atom bombasından önce üretilebilseydi, artık abluka altında bulunan Japonya'dan denizaltılar yoluyla ayrılacak ve Pasifik ortasından bir noktadan kalkıp, Panama Kanalı'nı bombalayarak Pasifik Donanması'nı Atlantik Donanması'ndan koparacaktı!

Ah Şu Yokluk Olmasa, Ne Güzel Savaşırdık!
Peki, tüm bu yaratıcılığına rağmen Japonya neden yenildi? Her şeyden önce, hammadde eksikliğinden. Pasifik'te yenilen Japonya, petrol gibi birçok temel maddeye artık erişemiyordu. Gaz, elektrik, kömür gibi maddeler çok azalmıştı. Artık evlerde banyo yapmak tarihe karışmış, kamuya açık hamamlar ise kalabalıktan girilmez olmuştu. Hamamlarda sokaktan odun parçalan toplanarak
gerçekleşen deneyime ise "küvette patates yıkama" deniyordu.


Benzin sıkıntısı yüzünden uçaklar iki saatten fazla uçamıyordu. Çaresizlik içinde olan donanma, yakıt yerine kullanmak üzere "çam kökü yağı" kampanyasına başvurdu. Bu arada "200 çam kökü, bir uçağı bir saat süreyle havada tutar" sloganıyla tüm Japon halkı ellerinde kazma kürek çam köklerini çıkarmaya yönlendirildi. Ancak bu emekler boşa gitmeye mahkûmdu. Bir varil petrol elde etmek için 1.000 kişinin 2,5 günlük mesaisi gerekiyordu.


Amaçlanan resmi hedef, günde 12 bin varil petrol üretimi olduğundan, bu hedefe ulaşmak için her gün 1,5 milyon işçinin yalnızca bu işte çalıştırılması gerekiyordu.
Durum son derece ümitsizdi. Ancak, bu görüşü hükümetin her üyesi aynen paylaşmıyordu. Hükümetin desteklediği slogan ise şuydu: "100 milyon insan bir bütün halinde ulus için ölmeyi bekliyor". 1945 Mart'ında Iwo Jima Savaşı'nda Japonların işgale karşı gösterdiği direniş öyle şiddetli ve fanatik düzeydeydi ki, Amerikan komutanları Japon adalarının işgali için kayıplarının "en az 268 bin" olacağını hesaplamışlardı. Bu hesabın sonucu ise, tarihin o güne kadar gördüğü en korkunç silah olan atom bombası oldu....

16 Mayıs 2011 Pazartesi

2.DÜNYAN SAVAŞI İLE İLGİLİ BELGESELLER...

İkinci Dünya Savaşı silahları




Austen 9mm



Owen 9mm
Belçika



Browning Hi-power




VZ37 MG 7,92 mm


Danimarka




Madsen MG

Finlandiya



Suomi modell 1931


İngiltere




Boys Mark I Antitank 13,97 mm



Projektor Infantery Antitank (PIAT) 100 mm



Bren Mark I MG 7,7 mm



Vickers Gun Mark I MG 7,7 mm



Vickers-Berthier Mark III MG 7,7 mm


3" havan



Enfield No 2 Mk I 9,65 mm




Smith & Wesson 38in 9,65 mm


Lee-Enfield No 4 Mk I 7,7 mm





Sten Mk II 9 mm




Lanchester



De Lisley Silent Carbin 11,4 mm
Fransa



MAS 36 Gevär 7,5 mm


MAS M1935 pistol 7,65 mm




Châtellerault M1929 MG 7,5 mm




Hotchkiss FM 1922 MG 7,5 mm



50 mm havan

İtalya




Beretta M1934 9mm








Glisenti M1910 9 mm




Mannlicher 6,5 mm




Beretta 1938A 9 mm




Beretta M1938 A-42 9mm



FNAB-43 9mm




OVP 9mm




TZ45 9mm




81mm M1935 GRK




Breda M1930 6,5 mm




Breda M1937 8mm




Fiat-Revelli 1914 6,5mm

Japonya


Taisho 04 8mm




Taisho 14 8mm




TYP 94 8 mm




Meiji 26 9mm




Arisaka Meiji 38 6,5mm




Arisaka Typ 97 6,5 mm




Typ 97 Anti-tank 20mm




TYP99 81mm




Taisho 11 6,5mm




Taisho 14




Typ 92 MG 7,7 mm




Typ 96 MG




Typ 98 MG




Typ 99 MG




Typ 100/40 8 mm









Almanya



Panzerbuchse 38 anti-tank 7,92 mm



Panzerbuchse 39 anti-tank 7,92 mm




Panzerbuchse Solothurn S18-1000 anti-tank 20mm




Raketen Panzerbüchse 54 "Panzerschreck" 8,8 cm




Alev silahı




Granatwerfer 36 50 mm




Granatwerfer 42 120mm




Maschinengewehr 15






Machinengewehr MG 34




Maschinengewehr Knorr-Bremse MG35





MG 42




MG34




MP40




MP43




P38




LUGER P10



Modell 1932 Mauser MP





98K Mauser




G41 Walther




FG42


 




Sovyetler Birliği



Tokarev Model TT33



Mosin-Nagant M1930




Simonov Model 1936 AVS




Tokarev M1940G SVT




Karbin M1944G




Degtyarev DP 1928




DShK M1938




Goryunov SG 1943




PPSh 1941G




120mm havan




43M

ABD



M1911A1





Springfield M1903




Johnson M1941




Browning M1918






Carbine cal·30




Browning M1919A6 MG




Browning ·50





Thompsom M1928




Thompson M1938




Thompson M3




2.36in Rocket Launcher M1




75mm Recoilless Gun M20